Pazartesi, Aralık 31, 2007
Bu Alemde Çıtım Çıkmaz
Akıp giden suda bir daha yıkanırken dörtnala yabancılaşıyoruz benlikler tavernasına. Hüzünbaz göt yalayıcıları ltd şti gururla pusar: “Şehirli gencin ikilemi”. Lütfen gidin limbo. Ha-ha. Hormonsal manifestolarla şahlanan boşluk duygusu, kaybedilen geçmişin ve belirsiz geleceğin ikilemine atılan odunlardan sadece biri. Biz anlıyoruz, Övüngenlik had safhada, ha, -tek ha-,…. Üstümüzden geçen yılla yine götümüze kaçacak yeni bir olgu bulacağızdır. Esef kalın.
Cumartesi, Aralık 29, 2007
Yıllar Geçiyor Sen Ne Dersen De
Cuma, Aralık 28, 2007
Bagdatbul
sagopa kajmer, silindi boşver nıhah
Bombalar altında paranoyasal cümbüşlere mütemadiyen şaşıran robotlar korosuna bu şarkıyı armağan edeyazdım,siyaset ile uğraşmazsanız,bir gün gelir o sizinle uğraşır yov
Cuma, Aralık 21, 2007
En İyi Muhalefet Kendimim
İçten yanmalı motorundaki çatlakları kendi yaratıp,yorgan altında osurup kokusuyla sevinen bir sistemin özeleştirisi ne kadar kalıcı olur ki,kimileri diyebilir ki :"en azından birkısım gazete sesini çıkarıyor,eleştirmekten kaçınmıyor kötü gidişatı" Fakat kim kimi niye neden eleştiriyor,el ele kol kola birbirimizi mi eyliyoruz,her zaman her daim kötülüğün veya yanlışın ne olduğunu herkes biliyor,hissediyor,ama herkesin çevresini kaplayan meşguliyet ağı sebebiyle başarılacak şeylere hiçbir surette zaman kalmıyor nedense...
...
Çarşamba, Aralık 19, 2007
Perşembe, Aralık 13, 2007
IfwhiteTurkeytoldthetruthforonedayitsworldwouldfallapart
Çarşamba, Kasım 28, 2007
Cebimde Potansiyel ?
Felaket marşlarından bir guble daha sunduk sizlere.Gerçeği haykırmak sadece onu görüp de bir şekilde sonunda umursamayacak insanların sayısını arttırmaktan fazla bir şey yapmamakta,herkes kendi kapısının önünü süperse
Pazar, Kasım 04, 2007
Kalbin Cephanesi
:::::
Yeniden kerteriz alalım!
"Bu gürültüde edecek söz kaldı mı?" diye düşünüyordum. "Bu kan çanağında ne söylenir şimdi?" diye soruyordum. Haksızlık ediyorum oysa. Neler neler var söylenecek. Hâlâ. İnadına. İnattan.
Söz, Antalya'da. Antalya Serbest Bölgesi'nde. Novamed kadınlarında. 81 kadın işçi, geçen yıl 26 Eylül'de başlayan grevlerini sürdürüyorlar. "Bize insan gibi davranacaksınız" diye söze başladılar bir yıl önce. Gece gündüz, yağmur çamur, grev çadırlarında nöbet tutup aslanlar gibi direndiler. Bir yılda neler neler oldu bu ülkede, hiç sektirmeden her gün direndiler.
Orda, kadınlar var uzakta!
Novamed GMBH, Fresenius Medical Care, tüm dünyada diyaliz sektöründe; diyaliz cihaz ve malzemeleri üretiminde dünya pazarının büyük bir bölümünü elinde bulunduran çokuluslu bir şirketin Türkiye'deki fabrikası.
İki yıl öncesine kadar şunları yaşıyorlardı:
Günlük çalışma sırasında işçilere 15 dakikalık tek bir mola ve 25 dakikalık yemek arası veriliyor. İşyerinde yemek servisi yok, çalışma saatlerinde ve servis aracında dahi işçilerin birbiriyle konuşması yasak. Hatta, kadınların kimyasal maddelerden korunması için maske takmalarına bile izin yok. Çünkü konuşabilirler!
Kadın işçilerin evlenmek için fabrika yönetiminden izin almaları gerekiyor. Evli kadınlar yönetimin belirlediği zamanlarda hamile kalıp çocuk doğurmak için sıraya girmeye zorlanıyorlar. Buna uymayan işini kaybediyor.
İsyanlar başlasın!
Novamed'in kadın işçileri bu çalışma koşullarına isyan ediyor ve iki yıl önce Petrol-İş sendikasında örgütleniyorlar. Hayatlarında ilk kez sendikalı oluyorlar. Hamile kadınların gece vardiyasında çalışmasının yasadışı olduğunu mesela, ilk o gün öğreniyorlar. İnsan olduklarını öğreniyorlar, insan gibi yaşamaya hakları olduğunu.
O günden başlayarak yavaş yavaş, tırnaklarıyla haklarını almaya başlıyorlar. Ama sendika, 19 Nisan 2006 tarihinde toplu sözleşme yapma yetkisini almasına rağmen Fresenius-Novamed yönetimiyle uzlaşamıyorlar.
Neden? Çünkü fabrika yönetimi sendikayı istemiyor. Kadınlar da inat değil mi!- sendikalarını bırakmıyorlar. Çünkü kazandıkları hakları güvenliğe almak istiyorlar. Sadece kendileri için değil çünkü, başka kadınlar, kendi kızları için mücadele etmişler bunca zaman, bunu yedirmek istemiyorlar. Haklılar.
Kalbin cephanesi
İşte bu yüzden 1 yıl 2 aydır grevdeler. Dahası var:
Pek yakında işverenle masaya oturacaklar. O masadan ne çıkar, ne kazanırlar, göreceğiz. Ama bana sorarsanız zaten kazandılar. Başka ülkelerin başka kadınları (gazetelerde pek göremediniz bunları ama) gelip Antalya'ya onlarla birlikte grev çadırlarında nöbet tuttular.
Avrupa Birliği'nden üretici firma için kınama kararı çıkarttılar. Yoksul, kaybedecek bir şeyi olmayan, kalplerinden başka cephaneleri olmayan seksen iki kadın, koca koca patronları masaya oturmak zorunda bıraktılar. Ama en önemlisi şu:
İnsan gibi yaşamak için direnmeyi öğrenen insanın kafasından bu bilgiyi ne yaparsanız yapın kazıyıp çıkaramazsınız. Hele kadınlar, bir kere inandılar mı inandıkları şeyi öldür Allah çekip onlardan alamazsınız.
İnsanlar bir kere insan olmayı öğrendi mi bunu asla unutturamazsınız.
Ve bu kan çanağında, sağ olsunlar, hâlâ insanlığın gerçek hayali için, eşitlik, adalet ve özgürlük için direnenler var, bize hatırlattılar. Kerterizimiz bu kadınlardır ve ezilmeye onlar gibi direnebilenler. Sağ olsunlar.
Ece Temelkuran
:::::
Çarşamba, Ekim 31, 2007
Cuma, Ekim 26, 2007
Zaman kendi etrafında dönsün
Ham idim,piştim,yanacağız
Perşembe, Ekim 11, 2007
Omnivora can kurban
ps.sahte sahte gülüyoruz kırışmayalım diye,etimiz buruşur mazallah,değerimiz düşer bebek,
Kandilin içinde fitil oluruz
Çarşamba, Eylül 19, 2007
Zamanla Kalmıyor Tortusu
Cumartesi, Eylül 15, 2007
Hadilenordan
Cumartesi, Eylül 08, 2007
düşünün bir kere! naciye sahnede!
Çarşamba, Eylül 05, 2007
What are words worth? - Words?
ve sonra beni" by Ertuğrul Özkök
illede jö tem
Salı, Ağustos 21, 2007
Hail To The SULTAN
Kankagillerden gizli padişahın yaratabileceği bir rejim değişikliğinden ödü korkan süper medya tüccarlarının aşağılık yazarlarına birden ter basmasıyla beraber gelen korku semptonlarıyla ülkeyi terk etmelerini heyecanla beklemekteyiz.
Bir insanın bulunduğu kurumun bütün yayın organları “aman bize bişey olmasın,aman reklam gelirlerimiz düşmesin,aman hükümetle iyi geçinelim,paraları götürelim,gücümüze güç katalım,milleti aptallaştırıp bütün paralarını hortumlayım,bize dokunmayan yılan bin yaşasın,herkes uzlaşsın” ilkelerini benimsemiş olsun ve bütün bu sistemi eleştiren ve karşısında dikildiğini iddaa eden insanlar halen bu kurumlarda da çalışmaya devam etsin,adama gülerler lan- ha-ha-gülme efekti-
İnsanları geri zekâlılığa ve tüketiciliğe alıştıran sistem dinamiklerinden ve bunun üstüne yağlı ballı nutella süren- bakın şokella değil nutella- vatan haini medya kurumlarından oluşan saçmalıklar bütününün oluşturduğu getirileri izliyoruz halen. Sözüm ona hürriyet, milliyet Pazar aydınlarının en büyük korkusu rejim olduğu halde bunlardan çok daha kötü olan durum ülkenin bütün öz kaynaklarının, topraklarının şirketlerinin ve envai çeşit ham maddesinin sistemli bir şekilde peşkeş çekilmesi.
Sonunda öyle aşağılık ve aciz bir duruma geleceğiz ki batılı dünya dinamikçilerinin arzuladığı İslam cumhuriyetine geçmemiz bir sorundan çok, çoğu insan için bir kurtuluş gibi görünücek,şu an için devasa tüketim hacmimizi ve insan gücümüzü sömürmekle meşguller, daha uzun süre böyle gider,fakat elbet öz kaynaklarımız bitince ve kalanları paylaşmakta sorun çıkarınca bizde cnn’de gece görüş kamerasıyla izlediğimiz komşu sınır ülkelerimizin kaderini paylaşacağız
Şimdi bütün gençler kaçıyor zaten, hepimiz maddenin kaymağını kovalamaktayız,çok da umurumuzda değil di mi?Değil ne yalan söyleyelim,bizi gidi bizi.
ps:Ocean's 37 yi izleyip yazdım
Pazar, Ağustos 19, 2007
Gene İyiyiz
Kendi yarattığımız evrenin kurallarını değiştirdiğimiz zaman ve gerçekliğimiz; inandığımız şey olduğu zaman çoğunluğun oluşturduğu kurallar bütününden sıyrılıyoruz . İnsanlık kendiliğini ve anlayış şekillerini tekdüzeliğe endekslemiş durumda.. Saf bir ruh ve gerçek bir inançla her şey aşılabilir ama bu et ve sistem içinde her şey sınırlı ve olası.
Matrix dediklerinde gülerdim hep,gene gülüyorum,güleceğim,ama yakında gülmeyeceğiz sanki,felaket bayraklarını açan insan selleri nanik depresif mesihler tarafından kurtarılacak sanırım,umarım,beklerim
Pazartesi, Temmuz 30, 2007
So Long and Thanks For All The...
Duyarlıynış gibi "gibi" yapıyoruz,ya da kanıtlayacak bir çok şeyimiz var hepimizin,sen bizi unutmadın eminim,ama biz seni unutacağız hemen,-emin ol-,ama rahat olmak gerek,yapı meseleleri,zemin mekaniği,iyi uyu
Cumartesi, Temmuz 21, 2007
...
Vatan denilen yaşadığımız toprakların” -ajan provokatör-vatan hainleri” tarafından sistemli şekilde satılması üzerine kıpırdamayan kıllarımız ve felaket karşısında durup dinlenen+dinleyen bizlerin acizliğini kırmayı başarmak için yarın gideceğimiz sandıkcağızlardan yine aydın doğan medyası ve popüler kültür yalakası yığınlara yarayacak sonuçların çıkmasını bekliyoruz ki bu çok boktan bir durum ,,
hepiniz alt kültürü,alt bilinci,politik görüşü ve toplum bilinci yok edilmiş tüketici et yığınlarısınız aslen--bende sizdenim bebek—ve hayatlarını yakmak istemeyen,sınır bilinci yok edilmiş,sadece kendi bencilliği içindeki düşünce balonlarından boyalı atmosferler üreten tapılası yaratıklar güruhunun üyeleri olarak bir şeyleri kırmak isteğini bile yönlendiremeyen aciz ruh suretleriyiz her telden….
Sandığın başına gidince önümüze gelecek kâğıtlardaki cici çocuklardan kutuplaşma ihtiyacını doğuran tarafların hiçbirinin birbirinin tersi olmadığı gerçeğiyle beraber; ümitsizlik, boş vermişlik, kadercilik ve cahillikle yoğrulmuş bir seçmen kitlesi köşeyi dönmek ve günü kurtarmak adına yine kendi çıkarına en uygun düşeni seçecektir. Üçüncü cihan harbine doğru asimile olmaya devam edeceğimiz güzel günler bizi bekler çocuklar. Umalım ve görelim
Perşembe, Temmuz 19, 2007
Rolling People
Uyuşturulmama halinde yaşamaktan dolayı evrildiğim robottan dolayı pişman olmaya başlama vakti geldi. Birinci tekil kişiyle sıkıntıları haykırmak ne kadar zorlaştı be sayın okur. Herkes o kadar büyük egolarla ayrıntı ve duygu insanı olduğunu lanse ediyor ki aslında hiçbir duygu ve düşüncenin önemi kalmadığını düşünüyorum. Herkesin kişiliği, betimleme denizi içinde kendini beğenmiş anlamlar bütününün bir özeti niteliğinde. ,herkesin yanında başka bir insana dönüşüveriyor insanlar ve devri daim içinde aynılaşıyoruz ister istemez bu da bizi gene başa döndürüyor. Değer yargıları dünyasının dinamiklerini eğip bükebilicek hızda zihinlere sahip olma isteğiyle boyutlar arası kopuşların getireceği fiziksel çöküşlerden muaf durumda olmak için yanıp tutuşası geliyor insanın di mi?
Bence de saçma söylemler bunlar, tiriviri ve körpe ruh dokümanlarından seçki niteliğinde ağrısız sancısız fahiş fiyata depresyon ticareti, “”en samimi ve kendinizi en yakın hissedeceğiniz acılar müessesemizin size ufak bir armağandır,şüphesiz ki hepinizin yarası en derini”” nıhaah.. Her tarafı doldurmak isteyen alt tarafı bir et değil mi? Zihinsel etçil insanlardan bir farkı olduğunu sandığı için biricik olma hakkını ellerinde tutan bütün küçük burjuva aydınlarından ebedi(ha)yat talep ediyorum –çok şakacıyız-
Birilerine kanıtlayacak bir şeyimiz olmadığı için yıllarca kaçıp saklansak da ölümsüzlük, hatırlanma ve tanrı’yı oynama isteğini bastırdığınısanangillerden bir basitlik seansına şahit olayazdınız Yine yanmak, caymak filan bile gerekebilir. Kendimden bile bahsediyorum, bu ben miyim abi?
Cumartesi, Temmuz 14, 2007
Yan Yan Yan
Uzun soluklu acı maratonundan sonra gelen hissizleşme durumuna verilecek isimler ve anlamların yetersizliğinden dolayı duyulan boşluk duygusunu tanımlamaya çalışmak çok yanlış bir iş. Ama saykodelik bir manik bekleniyor ki tek bir hayat var biliyor…o gelince gene her şeyin iki cevabı olacak be canlar.Altın Oran’ı bulmak şart oldu ama bunlar sadece sevimli görünme çabaları,şöyle şeyler var:
Kitlesel çöküş ve yok oluşu görmek için yanıp tutuşan milyonların fazlalığından ve bilgi kirliliğiyle beyinleri emen yönetici ve yönlendirici zengin ajanlar konfederasyonun hain ötesi tutumlarını bilip bu konuda hiç bir şey yapmayan koca götlü “bizler” kavramının eziciliği tüm ağırlıyla birikmekte. Bir şeyleri umursamadığımız için zamanı geldiğinde atacağımız çığlıkların çok da bir önemi olmayacak, kulaklarını tıkayanlara kulaklar tıkanacak, sonunda gene çok bir beklenti yok, çünkü insanlara hiçbir zaman bir şeyi tam olarak istemek öğretilmemiş, -tam da onlar’ın istediği gibi-… karaktersizlikle oluşturulan bir bireyi boş vaatlerle kandıracak kurtlar sürüsünün getirilerini kutsayalım be kanka .Görünürde bir kişiliğin olsun,arada bir kullanmak gerekiyor di mi ama?
Cuma, Haziran 15, 2007
tuti-i mu’cize-guyem ne desem laf değil
Zaiyat verdik,Zahit gitti uzaklara,acımız büyük,ama anlayan yok,dinleyen yok,dinleyenler ise olayın büyüklüğünü kavramanın verdiği huşu içinde sessizler,boka battık duvardan duvara komple ey okur,ama görüyoruz da uslu bir ışık ötede beklemekte ,ikinci gelişi,Türkiye'nin Ruhu filan deniyor cümle içinde,herkes hayatını yaşar hayallerle yaşıyoruz...napalım...,olsun onlarda lazım,vakit ayırıp küfredenlere şimdeden iyi uyuşmalar,her nerde uyuşuyor ve uyuşuturuluyorsanız, artık daha politik olacağız, micro burjuva gülümsememiz eksik olamayacak suratımızdan,vallaha bak,aslında iyiyiz ya,işte durmuyor,,rolling people..
Perşembe, Mayıs 31, 2007
22
Aslında büyük kutlamalar beklemişimdir hep..herkese de aylar önceden bahsetmişimdir bu özel ve bence gerçekten güzel olan günde. Ama hiçbir zaman bu umduklarım tam anlamıyla gerçekleşmemiştir..bir kere ilk okuldayken deli eğlendiğimi hatırlıyorum o kadar..
Şimdi ise burada bunları yazıyorum..tatminsizliğimi yüzünüze(yüzüme) vuruyorum...ilk defa doğum günümde kimseyi görmek istemiyorum. hiçkimse yalanlarını yüzüme savurmasın diye...ayrıca "tek bir şarkı insanı ne kadar kötü edebilir" i görüyorum saatlerdir, ne berbat bir şey bu!!...yazmayacaktım yine yazdım,bu yüzden de herkesten özür diliyorum ama bilmiyorum.offff...
İyiki doğdum mu acaba?
Çarşamba, Mayıs 30, 2007
Dünya Yansa Yorganım Yok İçinde,Bin Derdim Var Hepsi Başka Biçimde
Burayı gelip bunları okuyup geçenler için bu yazılanlar ne ifade ediyor bilmiyorum,benim burada bir şeyler ürettiğimi sanarak sevinmem ne anlama geliyor bilmiyorum ,, kendime karşı yabancılaşıyor muyum? Hiç bi fikrim yok ,evet yabancılaşıyorum, beni benden aldılar,bizi yabancılaştırdılar, bir kişi başladık olduk binlerce insan , ,sonra yine indik bire , ,yine böldüler milyarlara ,korteksin altından fırlayan hücreler ve ruh kırıntılarıyla karıştırdılar, erittiler delirttiler..sonra yine tek ettiler beni ,,her şeyi sildim ,büyüdüm ,öğrendim,arzuladım ,kandırdım,istedim,yönelttim ,unuttum,bastırdım, yok ettim ,her bir parçacığı yok ettim,hepsi gittiler, içimde barındırdığım bütün benlikleri tek potada erittim sonunda ,bir insan olduğumu sandığım o özel anda, , içimde büyüyen bütün güzellikler, şehvet, arzu ,hepsi yalan yanlış bir ışık huzmesiyle patladı geldi kafama,artık yine yüz binlerce kişiyim,ama değilim ,yine açtım kapıları ,bu sefer inancım da farklı ,ruhum da ölü ve içimdeki her şey hiç olmadığı kadar hesaplı kitaplı,…bu ben miyim aslında ne kadar hoş bir tarif bizler için ,hep bunu görüp egomu şişiriyorum,itiraf=pirim evet duymuştuk- ,,,kişiliğinden bu kadar sapan ,ve öz-benliğine ve toplumun ahlak kurallarına ve içimizden akıp giden bütün ruhlardan daha farklı….her şeyin güzel olacağını düşünerek kendimizi kandırıyor muyuz acaba? ,yoksa çok önceden kandırmıştık ta, şimdi bunu yeni mi anlıyoruz, “seni öldürmeyen şey seni güçlendirmez bilakis ebeni siker “diyen ünlü düşünür pala niçe den de anladığımız gibi, bu kadar tanıyan çıkar mıydı yoksa? Ahlaksız sayanlar sevişmeyi.,,bize acının esası gerek…
Cumartesi, Mayıs 26, 2007
OLMUYOR
Yapamıyorum,başaramıyorum...içinize giremiyorum,konuşmalarınızın konusu olamıyorum,ilgi çekici değilim zaten,serzenişlerimle ancak size rahatsızlık verebilirim.Benden vazgeçmeniz konusunda ikna kabiliyetim hayli yüksek anlayacağınız. Bu andan itibaren bana ait olmayan bu blog sitesindeki son yazımı yazmak istedim böylece...
Olmuyor. güzel bir gelecek, mutlu bir yaşam sunamıyorum sana,size...kişiliğim bilincimin gerisinde hareket ediyor çünkü...kafamda kurduğum insanlar, olaylar ve içimdeki ben-ler ile yaşıyorum...ya da gayret ediyorum. herşeyi mahvediyorum her türlü basitliği yapıyorum. kendimden nefret ediyorum. neyim ki ben zaten...yeter artık! hepinizden,her türlü akla yatkın varlıktan korkuyorum.
Benden uzak durun da rahatça öleyim burada.
Çarşamba, Mayıs 16, 2007
Önce İçinde Bulacaksın
Vicdani muhasebelerinin galip geldiği savaşta üste çıkan alt bilinçleriyle alanları dolduran kitlelerin oluşturduğu denizin dökemeyeceği bir egoyla şişmiş iktidar sahipleri, çıkan sesler belki bazıları için önemsiz, ama hayatları boyunca etliye sütlüye karışmamış, sesleri, düşünceleri ve ruhları prime-time ‘ın reklam kuşağı arasında eriyip gitmiş yüz binlerin ben de buradayım demesi açısından çok önemli.
Belki sadece bazılarının cebine girecek para azalacağı için huzursuz insanlar ve bazıları sadece kendi kendimizi yönetebilme ihtimalimizin ufukta hınzır hınzır gülümsediğini gördüğü için bu kadar interneyşınıl mecralarda döndürdü bu hikâyeyi. Fakat bu büyüklüğü göremeyen ve hırslarının kurbanı olmuş ajanlar bütününün umursamazlığını kim giderebilir ki? Ya da kendi kendimizi, kendimizin yönetebileceği bir gelecek hangi asırda kapımızı çalacak? Çoğu zaman içinde bunaldığımız düzenden bizi istemediğimiz hallere soktuğu için nefret ederiz, peki düzen böyle olmayı kendi mi seçti, yoksa biz mi onu bu hale getirdik? Hava yanıyor, yeşil sararıyor, ekosistemle beraber medeniyet de kuruyor. Eller biraz taşın altına kaysa artık
Lütfen?
Çarşamba, Mayıs 09, 2007
Kibir!
Isınan havalarla beraber akdeniz iklimine dönen iskandinav ülkeleri ,, ,
..Ucuz fiyata hesaplı turlar bulunmakta, , , …Uzun vadede bu oteller masraflarını karşılayacak kapasite turisti buraya çekebilecekler……Sıcak hava dalgası bütün yurdu kasıp kavurmakta……Bacasız sanayi ağır darbe aldı, akışkanlar mekaniği bu yazın yeni modası…. . .Geceleri oturup ölümü düşünüyorum ve seninle ilgili şiirler yazıyorum hahahaha…
Her şey hesaplı, bu hayat hesaplı kitaplı, adam dövmek bile adrenalin hesabına dayalı, yumruğu salla ,kasları ger,derin nefes al,kan pompala,zafer kazan,ezik yap
-Etin ötesine nasıl varamıyoruz ya?
Kapasite meselesi…
-Yani düşünceler ve istekler bu etin altında gizli ama açığa çıkamıyorlar,
Herkes frenlerine sarılmış, değerleriyle birlikte aşınıyor
-Seçimler bizi biz mi yapar, yoksa bizi bizden mi alır?
Parça tesirli ruh halinde gizli anlaşılmama çabaların ve bunun farkında hayali arkadaşların
-Şarkılar yazıyorum belki ama kimse farkında değil,ben bile değilim farkında,toraman stili takılmak gerekir beklide,
Saçlarımı iyice döküp,biraz dikleştiriyorum egomu şişirip,kendimi saklıyorum
-A.B.C. ler yok…
Pazartesi, Nisan 30, 2007
ifadesiz
aslında kendimi iyi hissetmediğim zamanlarda yazmayı pek tercih etmem.sadece dibe vurduğumu düşünmek bana yazı yazmam için bir sebep gibi görünür.
boş zamanı olmayan insan oturup tatilde ne yapacağını düşünür.ama tatil için fazla bir seçeneğim olmadığı için betonarme denize bakmak bana tatilmiş gibi gelmiyor.ya da soğuk sularda dalgalarla boğuşmak,yosunların arasından temiz bir sulak alan bulmaya çalışmak pek de eğlenceli değil.özellikle de insanlardan hakikatten uzak ve yalnız geçirmek koca bir ayı.
neyse,sosyalleşeye ihtiyacım olduğu yalanını hiçbir tanıdığım yutmayacak,ben de içimdeki yalnızlığı bahane edip tekrar kabuğuma çekileceğim.ilgiye muhtaç ruhumu gerçek anlamda tatmin edebilecek bir şahıs ararken etrafımda ve bu sırada kimseye çaktırmazken sahte yüzümün arkasındaki ağlamaklı ifadeyi...aslında böyle yaparak (hani söylendi de bu cümle ama) kendimden soğuttuğumu hissediyorum.yürürken yan gözle dikizlediğim güzel kızlar,havalı kızlar,vesaire insanların hepsi bana niye tiksinir gibi bakıyor diye sorduğumda,maskemin düştüğü kaygısı doğuyor içime.neler diyorum ben.allahım bu ne özgüven eksikliği..kendimden utanıyorum.
tamam.sakinim.neler yapıyorum ben?üretiyorum,insanlarla iletişim kurabiliyorum(?),gülüyor eğleniyorum(?)...olmuyor.eksik bişeyler var.zaten o yüzden yazamıyorum.
bu yaz da aynı tatil beldesinde sıkıcı bir ay geçirmek istemiyorum.her sene "bu sene tatilin tadını çıkaracağım" desem de kendimi 3 ailenin aynı anda bulunduğu bir evi temizlerken yakalıyorum.güya tatil.manzarası,denizi,sessizliği bile yetmiyor.iş yapmasam,kimseyle konuşmasam,güneşin altında cayır cayır yanmak zorunda olmasam,kız gibi giyinmesem,boş boş televizyona bakabilsem...keşke.
Cumartesi, Nisan 21, 2007
Herkes Hayatını Yaşar L'egolarla Yaşıyorum
Sanıyorum Pala Niçe Ağladığında isimli kitapta geçen bir konuydu: İki insanın arasında bir köprü var ve bir insan diğerine köprünün öteki tarafından bağırıyor :”gel hadi bu tarafa, dost olalım, konuşalım, kaynaşalım” diyerek ilk adımı atıyor ilişkide; fakat öteki insan o ondan itibaren kendisini çağıran kişinin ilgi istemi, bilinmeyen cana yakınlığıdan soğuyor ve süper egosunu da olarak o köprüden ayağını çekiyor ve bir daha o diyarlara ayak basmıyor …
Bir kişiye ona ne kadar sevgi ve saygı duyduğunuz belirtirseniz o kişinin gözünde o değerde değersiz ve zayıf bir pozisyona mı düşüyoruz acaba? İkili ilişkiler sadece ego ve kişiliğin savaştırıldığı “sosyal” bir laf ustalığı arenası mı lan? , bu ortaokullu depresyonu hangi arada kazandım hatırlamıyorum, sanıyorum “”herkes”” yaptı beni böyle, bir Derman içersem bir şey kalmaz,
-sağ olun kullanmıyorum
-aa nasıl olur bu devirde*
-evet öyle
-peki o zaman, kalın sağlıcakla
Cumartesi, Nisan 14, 2007
yap işlet DEVLET
Kapitalist para hortumu yalayıcısı medya kuruluşları tarafından uyutulan; eğitimle öğrenmeyi, düşünmeyi değil ; sadece, köşeyi dönmeyi, tüketmeyi düşünen; isterik, çıkarcı, birbirine, çevresine ve kendi kendine düşman bir halk sükûneti ve esneyişleri içinde kaybolup asimile olmakta
Lakin Ankara da yürüyen yüz binlerce insan bunlara karşı sesini yükseltmeyi becerebilen, senin benim gibi normal insanlardan oluşmaktaydı ve çok önemliydi zannımca, çünkü belirli bir amaç için yürüyen ve kışkırtıcılarla herhangi bir ilgisi bulunmayan en büyük kalabalıklardan biriydi son zamanlarda ve içimizdeki ümitsizliği kırdı. Bende göndermelerle dolu son zamanların popüler amatör tiyatrosuna değinmek isterim:
Misal “Körler Sağırlar Birbirini Ağırlar” isimli politik tiyatroda başroldeki politikacılar ve askerler tek bir müttefike bağlıyken dengeleri bozmamak için tatlı tatlı atışırlar, sonra da birbirlerini hararetle onaylayarak huzuru ve güveni daimi kılarlar ...
Üç perdelik oyun:Kocaman Orta Doğu Procesi
Açıklama:
Bir ülke tarafından sömürüldüğünüzü nasıl anlarsınız, ,kendi yaşadığınız coğrafyaya “orta doğu “dersiniz misal; hâlbuki doğu kimin doğusu neyin doğusu diye hiç düşünmezsiniz, kendi kendinize nerden baktığınız çok önemlidir hayatta..
İlk Perde:
İktidarla gelen güçle küstahlaşan politikacılar kendilerini isterlerse padişah bile olabileceklerine inandırmaya başlamış olabilirler
İkinci Perde:
Arka planda rap rap sesleri arasında “Herkes hayatını yaşar, darbelerle yaşıyorum” diyerek mırıldanan üniformalı bir şahıs görülüp, kaybolur
Yan rollerdeki parlak delikanlılar da politika ve tinere de elli kuruşluk değer biçerek, tinerci çocukların sevgisini ve Ege bölgesindeki seçmen oylarının yarısını kazanırlar
Üçüncü Perde
İktidar sahipleri o kadar muzaffer ve ılımlı politikacılardır ki, büyüklüklerini gösterip, kenara çekilerek perde arkasından liderlik yapma sanatlarında ki ustalığı konuştururarak yeni emir erlerini ülkenin en önemli kurumunun tepesine oturturlar. Her şey güllük gülistanlık olur,
Sesler susar,silahlar patlar,olaylar gelişir
ps:resim sezyum.kom dan araktır
Çarşamba, Nisan 04, 2007
Sabahattin Ali
Bazen öyle bir söz, öyle bir kelime ve öyle bir yalınlık dikilir ki karşımıza, kendiliğimizin anlamı ve bunun bize aktarılışı karşısında apaçık yenilir ruhumuz... Bu farkında olma durumu karşısında tir tir titreriz, sinirlerimiz dalgalanır, ağlar, sallanır, çöker bedenimiz ve elimizde durmakta olan kâğıt parçalarının, bunu yazan insanın zihni ve gizemi bizi ne kadar da çarpar bilseniz ey canım okur, hayatın ne kadar tesadüfî, Kandemir Konduk dizisi kıvamında ve bir o kadar da gerçekçi, kalbimizin en hassas yerlerine dokunduğunu. .
Fekat bütün bunları bize hissetiren ışık saçan ruh; silahlarla ve karanlıklarla heba edilmiş… İnsanlar uyuşturucularla, korkularla susturulmuş. . .zamanla da her şey unutulup sessizliğe boğulmuş. . .yinede bu ruhu - bu güzel insanı- her daim hatırlamak, anmak ister gönül…Faili,azmettiricisi ve envai çeşit çıkar sağlayanı yakalanan yarınlar dilerim
Salı, Mart 20, 2007
Ne Bloglar Okudum,Zaten Boştular
Allah hepinizi ayşe arman tipi bloggerlardan uzak tutsun
Ayar alıp geleceğim
Salı, Mart 13, 2007
Nü Paşa
Sanıyorum ki bir çoğumuz için son yirmi yıl halen televizyonun bize zırvaladıklarından ibaret, ama Küçük İskender öyle güzel anlatmış ki olanları , fazla söze gerek yok zannımca , biraz vakti olan herkesin okumasını şiddetle öneririm : "Sol Açık'tan Mektup"
Salı, Mart 06, 2007
Ağzını Burnunu Kırarım Panik Atak Olursun!
"Kimsenin anlayamayacağı bir takım sorunlarım olduğundan sırtımı insanlara dönerek ufka dalgın bakışlar fırlatma ihtiyacı hissediyorum" hahaha,
Bir cihan haykırıyor susturulmak için ,içteki boşluklar en dipsizi herhal ,en kara delikler kafalarını yukarıya kaldırıp gökyüzüne bakmayanların içlerinde ...
Naçar ,dövüşeceğiz...
Salı, Şubat 06, 2007
Yaz Yaz Yaz
Merdivenden aşağa inip bakkala kadar giderken duyulan karın ağrısı
Otobüste insanlara sürtünmeden yürürken ve sürtünürken onları arzu veya şiddet nesnesi olarak görmediğimi belirten görünmez sinir baloncuğum,mahalledeki beyaz bereli insanların sayısındaki artış,soğuk havayı kafamdan silmenin küresel ısınmaya katkıları, bastığım her şeyin granodiyorit olduğu gerçeği....
Kendini ifade edebilme cesaretini gösterebilmek mi ödüllendirilir bu hayatta,yoksa insanların önüne koyduğun şeyin ne kadar değerli olup olmadığı mı ?Samimiyet bir ürün müdür? Ya da bilgi ?
Bu hayatta herşey çıkardır evet,çıkar,ama kenar mahalle nihilistliğiyle bu kafa anca radikal2 de yazar
Şöyle ki; Bir insan yazı yazar hep,şiir,günlük,ayrıntı insanı..... gün gelir azalır yazılar,gün gelir aydan aya,yıldan yıla,sonra bir de dönüp bakarsın sararmış yapraklara... geride kalan sadece kırık dökük bir hatıra ve sonsuzluğa yükselmek için zamana çakılan fiyakalı bir selam,,Turist Ömer selamı falan
Peki acı çeken bünye mi üretti bütün bu ruh çorbasını...
evet mi? evet,ne var mı?
HAYIR LAN
Beklenti sadece ve sadece kendimizle ilgili birşey olmalı...L'ego ma metiyeler düzeyim hemen:,ne güzel egosun sen,şişkin egom benim,hemen de şahlanırmış,hamucik,ymcik
Sinüsodial hayatta belkide doğru konumuna geçtik bütün benler olarak,ama bunu kendimize kabul ettirebilir miyiz? Doğru olan bu mu? Rahatlık bu mu? Turgut mu oldum? Başka bir şey belki...yinede önemi yok bu şehirli tiriviriliğin,yarınlar bu kadar yalanla dolu olunca,karışıklık sadece sempatik bir hata olarak kalacak sayfalarda,baytlarda
Cuma, Şubat 02, 2007
Sahibinden Satılık Komple Teorisi
Çarşamba, Ocak 24, 2007
oldu bitti
Olan biten var ama anlatacak şey yok gibi gibi.Ben sıkıldım.Herşeyi,her zevki,her günü tükettik burda.Sıra benliklerimize gelince bir korku sardı içimizi ama onu da veriyoruz parça parça...gidiyor her bir zerresi ruhumuzun.
insanları,doğayı unuttuk,gülen yüzlerden sıkıldık,maskeleri atamadık ama onlar da düştü düşecek,yollarda yorulduk,kendimize gelemedik,yatağımızı özledik ama yatığımızda da uyuyamadık,yakınlarda biribirimizi özledik de ne oldu,kimse kimsenin ayağına gitmedi,telefona sarılıp da bir efendim demedi,vaatlaerimize bile kanamadık,kana kana doğanın ellerinden bir yudum su içemedik,farklılıktan tiksindik,yine de farklı olduğumuzu zannettik,uzaktakine özlem duyamadık,yakındakinin elini tutmadık,göz göze gelmedik,heyecanımıza ortak bulamadık,bittik tükendik,herşeyi tüketemedik belki tam olarak,paramız yetmeyince kendimizi beleşten sömürdük,ağlamadık,acı duymadık,yapmacıktık ve başarılıydık,zamanı değerlendirmedik,pişman olduk,anlamlandıramadık,anlamak da istemedik,gözlerimizi kapatınca hayal kuramadık..bu ben miyim?Bilemedim.
Dikkat et.
Cumartesi, Ocak 20, 2007
Kösele Ayakkabılar
Kalın kaşlar ,yağlı enseler,kocaman sırıtışlar yine gücüne güç katacak kirli oyunlarla,birilerinin acizliği ve artisliğinden kurtulucağız ve bu sefer de höykür höykür testesteron saçan bir bilinçle eğilip bükülecek yanıp kuruyan topraklar ,, gözleri,kulakları,hissiyatı kapatmak,kafayı çevirip bakmamak en kolay yol ama bir gün sokağa adımını atınca içinde bulunduğun bütün bu dünya yürürken ruhunu yerse ve bölünmüş farkılılaştırılmış ruh hali ,milletin özbenliği olursa,sonunda ev hayvanı modunda burjuva tüketici insan yığını egolarımızla geleceğe bırakacak ne bir ruh , ne bir düşünce , ne bir ağaç , ne de doğru düzgün bir millet kalacak..dışarı çıkalım
Pazartesi, Ocak 15, 2007
De Görün Neylemişem
Ha-ha , , 7 inci basamaktan men edilmiş bir ruh halindeyim,bu yüzden kendimi açmak,kendimle anlaşmak,içten pazarlıklarla kucaklaşmak, sadece hayal dünyasından bir sahne ,şairene saçmalamasyonlara sığınıyorum sayın insanlar,bu kadar da ilgi peşinde koşmamalı insan de mi? .....yooo
Sorun şudur ki : Öfke,sinir,fesatlanmak nefret etmek ve saçma sapan bir dikkatsizlik-ard arda sıralanınca güzel durdular evet-
Gereken şeylere ilgi verilemediği gibi,gereksizlere duyulan kin ve yoketme arzusunun kişiliği yavaş yavaş kontrolü altına aldığı saptanmıştır,ruhsal sağlığı ve uyku düzeni bozulan bireyin derhal: bilimum arkadaşlık sitelerindenden account larını silmesine, adsl aboneliğinin iptaline ve internet kafelere girişinin yasaklanmasına karar verilmiştir,,,,
Şöyle bir templeyt yapacam ki,içimden hergün yazı yazmak gelecek,kortexin altında gizlenen ayrıntı insanı bile olacağım,hele bi templeyt yapayım,herşey templeyt e bakıyor aslında, sitenin sağı solu düzgün olsa ne depresyon kalır ne uykusuzluk,belki üstümüzden bir i-phone bile geçer sanki. . . .