Pazartesi, Ekim 06, 2008

nokta da nokta

nokta bu ekranda.

Pazar, Eylül 28, 2008

hey koca dünya

Kafeslenip tüyleri yolunan apartman çocuklarının tımtıraklı hezeyanlarının sancısıyla ve köşe yazarı egosuyla karşılıklı ekrana boşalan yurdum bloggerının ikircikli tutunamamalarına özdeş saçmalamazisyonlarla ifade etmeye çalışılan acılarla süre geldik bu zamana kadar, fakat işte cümlelerin ve duyguların altında eziliyor ilişkilerimiz, yaşanmışlıklar boynumuza kadar bata çıka karşısına geçmeye çalıştığımız boklu derenin tortus(l)u zahit. Ve sonunda sen işte bu yazıyı okuyan kaç kişiden birisin ki zaten... işte sen, ben hepimiz domuz gibi sapına kadar yalnızız nihilist liseli genç gibi, çaktın köfteyi? . Ve olgunluk,hakkaniyet ve düzene karşı memuriyet hepsi ağzımıza sıçmaya el ele kol kol oynaya oynaya gelin çocuklar...Sanal mecradan gelen yardımın real dünyada karşılığı da muamma olduğundan aslında girişilen kendini ifade etme hare(a)katlarının da samimiyetinden sen mi şüphe duymayı başlarsın ? başlada bitsin bütün bu zırvalarda. kal sağlıcakla.

Salı, Eylül 23, 2008

Cuma, Eylül 12, 2008

"ben"i sarar melankoli falan.

üslubu da çalıyor gizlice kapı komşusu, taşınırken apartmanınızdan. çok zevk almış, diyor görenler. sonra gidiyor; noir plus noir bir havada havasını atıyor. anlayana davul zurna. halbusü yok bir gören, zifir ortalık.
kendine bir yer bulamamış; kendi iç çekişlerinden bir türlü kopamamış mahlukatlar başka bir yere tutunmaya çabalarken nasıl olur da elini ilk tutandan bu kadar kolay uzaklaşabilir? kolay mıydı, cennetten kovdurup kendini, sonra başka bir cehennemde zebanilere kendini takdim etmek? üslubu yapışmışsa, çıkarır ZAMAN'la, ACE'yle. benlikler "cırt"lamaz hem o zaman.

anlam havuzunda birlikte boğulmuş ruhların gider deliğinden birlikte akıp gidememesi ne kadar sıradan. artık. arttık. atıldık. attık. attıklarımızla çoğaldık. atıldığımızla kaldık..
giderin ne?

Tütünün tonu 7 milyar,

Sanal mecralarda mikromilliyetçilik veyahut sanal çoğalma boşalma boşanma... ,Bazı şeyleri kaybettiğiniz zaman sizinle beraber bir uslup da yanıbaşınızdan kaçıveriyor. Nasıl ki sanal ortamda sevgi bireylerin birbirlerine gösterdiği özel bir durumdan ziyade, bireylerin başka bireylere havasını basması babında kullanılan bir "ama(r)ç" haline geldiyse, gerçek duyguların ekransız dünyadaki işleyişleri de bir o kadar sanala yakın bağlamda yavanlaşmakta zannımca.

Etimize iliştirdiğimiz arzusal semptonlara katalizör babında şarkılardan bir demet içselleştirmeyle çözülesi sorunlar yumağıyla boğuşan "metin" tekir... "ha-ha" mız vardı o da kalmadı ya, ne ekersen onu biçersin ortamlarında son dakika gelişmelerinden bi haber dağlara tepelere doğru tırmanmacaya devam, kafkala yarim kafkala.

Cumartesi, Ağustos 16, 2008

Cuma, Ağustos 15, 2008

farkıdanlık çeşmesinden gelen yığınları sindiregandi, farkıdalıkyalnızlık-yalnızlıkboşluk eksenine kayızlasak da boşluk sadece bazı şeylere bağlanmak veya bazı şeyleri kaybetmekten öte gelmiyor... Bütün sıkıntılar yaradılıştan ziyade evrim geçirttirilen bireyin kendini korumak adına salgıladığı kimyasalların suçu ha ? Toplumsal bireyin şartlı refleksinin tıkanma anları... arada kaldık ya her bağlamda, olasılık hesabına sürüngeç zihin tabi kendine oynamakta...

Perşembe, Ağustos 07, 2008

ülkeeldengidiyosennediyonhemşerim

Kalp büyüdükçe beden küçüldü kafası var ya bir bakıma, ssss kuralı da var cepte, (sabahsabahsedasayan) ve işte rap battle derdik ya kendi çığrışımlarımıza, halbukü ego battle en afillllllsinden –sponsoredbyemreaydınağlakprens-

Materyal dünyada daha da nesnelleşen bireyin fayt klap la hayatı tanımış ozbirci görüşünü ele alırsak: İçimize aldığımız her nesne ve içine girdiğimiz her nesne – nesne burada çekilebilir- bizden bir parça talep ettiği için, bütünlüğümüze veya kendimize olan bağlılığımız veya zapt edilemez buzlar kraliçesi veyahut dağ adamı- buz kralı mı deseydik ? – rolünde elde edilenler, edilemeyenlere oranla değersizdir senfonisinden bir perde:

Sapına kadar soyutlanmanın tek nedeni kendi etliğinin bilincinden sıyrılamayan bireyin yakarışlarıdır zaar –karikatör jargon- ve sevgi bükülgense şayet, bağımlılıklar veya iç çekişler yine içimizde kalacak ve herkes kendini yine sanayazacak… bu yazılar sadece depresyona babında, şaşıbak şaşır ekseninde, ya da tek bir kimseye değil belki ya, insanlar kendinden bir haber, bu ben miyim birader tam modunda.

Dalından taze koparılmış kültür bunalımları var ya ufukta,,,,, hava sıcak, sıcak kavgadövüş ve rozbuçocukluğunun mevsimi her daim zihinsel bağlamda, kış gelsin deyu deyu, bu diyardan gideyim gari, -hırsızlık dizboyu-

Yine de işte, insan farkındalığına bazen geç ulaşıyor, yanılsamaların halk arasındaki telaffuzlarından kendine karakter haritası çizmekten başka şans yok, ben doğarken ölmüşüm’ü bir level yukarı çekip, ben yaşarken ölmüşüm e getirirsek, burada ölen bireyin egosudur. Hanimiş hanimiş, paralize edilen acıların yeni gelen osurrturmalarını yaşamaktayız, hatalıysam arama updated hatalıysam aroma,

Duygusallık diz boyu : kabul edilemez ve umursanmaz yine- ezik son-

Cuma, Ağustos 01, 2008

peynirlisade

Gurbet eller gudubet ise, eller nasırlı fakat beyin apak, ham idim piştim veyahut ham oldum düştüm, söyle kankea küçük kasaba çaresizliği depresyonu babında açılımlar veya bu yazıyı okuyan ve beni tanıdığını sanan ama aslında kendinden bi-haber bir kimseyi nasıl tanıyabileceğini kendine şu sıralarda sormakla yükümlü birey, naber lan? , ""anne ben birilerinin bilgisayarında hayatımı kapalıanlatımlıyorum""

tüm özleyenlere bişeyler geliyor...

fakat işte et ve balık kurumu diyoduk ya ısrarla, kaymakamlıktan kadrom var artık, "kaskolu harikalar diyarından"

günlüğü bulunmuş ama kendi çoktan unutulmuş yazar heveslisi stayl olsun bu da,

sahte anarşizm ekmek derdiyle osurrttu, yollar sizindir, dağlar sizindir agalar...

Salı, Temmuz 15, 2008

gel zaman git zaman utanmıştır başkaları yerine

Depresyona mı girdin,aban bloğa o la la , taş devri,sabri devri,nihat devri falan, "buzdağının arkasında kalan kısım" diyerek çok sevindirik bir şekilde olay örgüsü içinde kendiliğinden bahseden canımlar sürüsünden geldi gına

Bir konuşma durumu içinde söylediklerimin dikkate alınmıyor oluşu, sallanmıyor olduğumu mu gösterir? yoksa sessiz konuştuğumu mu diyerek kendine sorunç , bülentsorunç, acıların çocuğundan şipşakçı evrimler, freudien attırıklardan sıcak havada pornolu hüzünler, tu kaka

babana bile güvenmeyeceksin filan da , baban da kendisine çok güvenmiyordu ya zaten? güvensevgiarkadaşlıkvebağlılık eğilip bükülen akabinde sükülen...

fatal error elinden öper.ciao

Pazartesi, Haziran 02, 2008

Pazar, Haziran 01, 2008

AŞK OYUN DEĞİL

Sanal mecralardan gerçekliğe doğru süzülen beynin kendini hapsettiği odalarda pencereden pencereye aradığı kurtuluş umudunun ışığını hep yeni bir şeyler tüketerek zihnin kıvrımlarında sindire sindire kendinden bi-haber hallerde arandığını görerek naçar pozisyonlarda santraforluk filan yapmaktayız. Depresyonumuz o kadar erdemli ve kaliteli yaşanmalı ki insanların da size saygısı o kadar artmalı n’est pas ?, Hüznümüzün resminde sigarayı kavramış bir el ve hafifçe bükülmüş bir bilekle, uzaklara dalmış gözlerden serzeniş seremonileri o evet ! Hayatın şaka kaldırır yanı yok herhalde? Yalnızlığın, kendiden bir haberliğin ve kararsızlığın da oluru yok. Kararsızlığa mühürlü zihinler hayatın kendini istiyor ama farkında bile değil. Dile pelesenk kıvamında “altbilinç” söylemlerinden kendimize de pay çıkaralım: Öncelikle insanlar belirleniyor ki birileri birilerini etkilesin, birileri birilerini tanısın, birileri birilerini “SANSIN” sanılgılardan çıkarımlar, çıkarımlardan özdeşleştirilmiş iç bükümlü sevgiler yeşersin. Sanal aşk ne güzel, birçok insandan hoşlanıyor herkes, safi cinsellikten ziyade karakter denizi gibin: , burası bir etiket deposu, biz de cicili bicili ürünleriz oh la la, tam da böyle bir şey. Nihilist dayı sen çok yaşa!

Ama hissiyat ve hakikatın kendisi sanal gerçekliğin ağır yüküyle gerçek kesitten sahneler sergilemekte. -Trajikomik diyerek anlamı kuvvetlendireyim- . – Hanım koş komşunun oğlu yine depresyona girdi- Bazen gibi geliyor bana yoksa şüphen mi var:

Göte giren aşk-ı memnu mu yoksa hayat mı?
Dost dost diye nicesine sarıldım yoksa hepsi yalan mı?

günün spesyali - ajda pekkan - aşk oyun değil

Altta duran not: Joy Division o sandığınız şeyin ta kendisi.

Pazar, Mayıs 11, 2008

Köşe yazarı egosu ve artık cümle içinde kullanırken bile üç kere düşündüğüm tutunamama durumu içinde kendinden bihaber ilüzyonlar dünyasında sürtünüyorum sanırım. Bir şeyler yazmayı, nihilistsolcuailemizin biricik selim özben fotokopilerinden birini daha oynama oyununda başarılı olamayarak ne de güzel tutunamıyorum n'est pas? Dedim ya, cümle içinde bile kullanmak ne kadar ikiricikli bu sıfatları, insanlar sizden birden nefret edebilir- ki ediyorlar. Soylu hüzünlerden ve hakiki hassasiyetten uzaklarda hayatın sabit ve çok suratlı gerçekliğinin getirdiği bütün iç çekişlerden nasiplenme safhasından geçeyazan benliğin kendini ifade etmek için kıçını yırtması ne de güzel alkışlanır,şakşakşak. Yapabildiğim tek şey ise sıratıp uyum sağlamak sanırım,sahte geniş gülüşler ve ölesiye kibarlık...

Pazar, Mayıs 04, 2008

Bana ordan yarım ekmek demokrasi, sosyal mesajı bol olsun

Hapçısı üniformalı ve koruyan faşist domuzu da üniformalı olan ve sığınacak tek yeri iddaa bayi olan arkadaşların geçmiş 1 mayısı kutlu olsun, akıllı olun, ananızı da alıp gidin, slm asl?

Benim Faşistim İşini Bilir

Gözaltı


Cihat ve darbe: 1 Mayıs’ı anlamak

Pazartesi, Nisan 07, 2008

Alibaz Mod on

İç bayıntısı had safhada iken ve ayakları sürüyerekten ilerlerken ,birden Mavi Işıklar -'İyi düşün Taşın'ın çalmaya başlaması, akabinde bedenin karşıdan gelen İhsan Oktay Anar'ı görmesiyle birden tribale bağlaması, hiperaktif olması, olur olmaz sevinmesi, işte öyle.ya şön

Pazar, Nisan 06, 2008

Kömür Sayacı

Kelimeler kifayetsiz kalır ya çoğu zamanlar, samimiyet dağlarının da karları erir hani, “içimdeki seks arzusu bambaşka, testosteronlu alt bilinç çok yaşa.” falan deriz kendi kendimize. Hayatta akıp giden spiraller yığınında etlerden seçmeler ve doğurganlıklara yapılan çeşitli tapınma ayinleri mevcut. Sonsuzluğumuzun peşinde aciz açılımlar ve düzen aşındırıcılarıyla karşılıklı tepkime hali. Nihilizmin yemede yanında yat, her zaman olduğu gibi. Dünyaya haykırılacak yarınlar da sanallıkla sınırlı nihayetinde. Umutsuzluk satılabilir bir olgu. Feryatların tazeliği kafalara kazınmak için olanca derinliğiyle çınlıyor ama nafile. Nıhaha ve evetliyoruz her bir ağızdan cehalet + cesaret = felaket. Yapılmalı edilmeli meli malı….

Çarşamba, Nisan 02, 2008

Pazar, Mart 09, 2008

Space İnvaders



Çocuk işçileriyle yakından tanıdığımız türksel reklamlarının sonuncusu da kapitalizimin en güzel örneklerinden biri kanımca. Suyu, okulu, yolu olmayan binlerce köyümüz varken tek derdi c-d sınıfı bilinçsiz tüketici yetiştirmek olan ve çakma eğitime destek kampanyalarıyla iç huzura erişen canım cep telefonu şirketimizin reklamına zoom edersek : Çocukların yürüdüğü sahne zaten korkunç,unkle'ın eye for an eye klibindeki yaratıkların zehirlenip vahşi canavarlara dönüşmesi geldi aklıma ilk görüşte... Çocuk işçiler ilk önce cep telefonunu veriyor ,sonra da yan yanayken bile birbirinden konuşmaktan aciz kuklalar yaratılıyor, - ne de güzel modernleşiyor be benim emektar köylü ninem,dedem di mi ama?-ha-ha - Telefonu alan niney dedey sonra şarz aleti,akabinde kontür derken bütün köy kenar mahalle 2.el cep telefonu cennetine dönüşüyor herhal reklamın devamında. Reklamın çekimi için seçilen Sivas da tam sınırdadır ya, Sivas'ın doğusunda çekseler nasıl olurdu acaba reklamı? Hakkari de filan mesala? ama orası olmaz ya doğru orasıyla şu an savaştayız. -a evet-

.



Yabancılaşma diye saçmalaya saçmalaya hal olduk di mi? Samimiyet sularında boğulduk anacım, veyahut baygınlık geldi içtenpazarlıklıpolitikarkadaşlıklardan. Kimsenin kötülük kavramına bulanası yok ve kimsenin iyiliği için kimse kendinden bir şey kaybetmeye hazır değil, -teknik üniversite bencilllik mühendisliği-. İkinci sınıf vatandaşlıklarla taçlandırılası cahil kütle yığınlarının senfosinisine kulak tıkama modası ile yukarı da izlenip ayar alınan filmin arasındaki paralelliklerin fazlalılığından dem vurarak ne kadar boku yediğimizi söyleyebiliriz. Fakat verilecek mesajların da ne önemi var ki, içten pazarlıklı nihilizim ancak kendine yarar topluma zarar, hayat mücadele etmeye de değiyor ve deymeli de anacım.

Gevuristan


i want izmir and ayy voonn ittt navvv, -amerikalı alnı kırışık ve çakmak gözlü kartal general tonlamasıyla-

Cumartesi, Mart 08, 2008

20000 ytlye


Bende nur saçarım yov

Çarşamba, Şubat 27, 2008

Erciyes Şokta

Her cuma 23.30 da skyturkte televizyon izlemeyin

Cuma, Şubat 22, 2008

Söz Konusu Teferruatsa Gerisi Teferruattır!

Örtülü ödenekten payına düşünlerle örtülecek olanlara damardan amerika modeli beyni yıkanmış tüketim toplumu insanı şablonu stencillerimiz ile yakında burdayız. evet.

Pazartesi, Şubat 18, 2008

Cumartesi, Şubat 16, 2008

Şimdi Reklamlar -gene-

kardeş sitelerimiz http://busenmisin.blogspot.com/ ,http://şusenmisin.blogspot.com/ , http://benkimmiyim.blogspot.com/ , http://obenmiyim.blogspot.com/ , , http://bizkimmiyiz.blogspot.com/ açıldı, mutlaka bakın

Perşembe, Ocak 24, 2008

.

Bilgi çöplüğüyle uyuşturulan ve sistemli asimilasyonla yıllardan beri parçalara ayrılıp, yönetilmeye çalışılan Türk ulusunun benliğini içten içe kemiren yaralara her gün yenileri eklenirken, gündemi her gün değiştiren ve resmen içten içe söyledikleri “şeriat isteruk” nidalarını çekinmeden haykırmaya başlayan çok kudretli eş başkanların ülkeyi laik demokratik cumhuriyetten, bizi kravatlı Araplar olarak görmeye yıllardan beri alışmış dış odakların istedikleri kalıba sokmaları için dev adımlar atılıyor. Bu ülkenin üstünde süren kış uykusu daha pek çok zihni ve gencecik insanların hayatını örtecek gibi duruyor.

Cuma, Ocak 18, 2008

Sağ-Sol Penaltı Gol!

Bölücü eşbaşkanlar en yüksek mevkilerde fink atarken insan gerçekten tiksiniyor çevresinde olup bitenlerden. Bu kadar gamsız bir milleti kaosa sürüklemek için bu kadar cefakar bir şekilde çalışan pis bıyıklı vatan hainlerini darağacında görme rüyalarıyla yatıp kalkmaktan bıkıyor insan bazen,-panik atak tetikleme garantili haber bültenlerini izlediniz-,*doğan'lar futbolu da satın alsın, oh yeah,futbol kitlelerin afyonudur oh beybi,yakında solduğumuz havayı da satın alırlar*

Pazartesi, Ocak 14, 2008

Ölümcül Emo


ağlamayanamemevermezler, final zamanı televizyon izletmezler

Çarşamba, Ocak 09, 2008

Feyz Al

Feyz buk a ayar

Tırt

Okulunuzda siyasi gösteriler yapan grupları sallamadan yürüyen tüketici kalabalığın topluluk halinde haykıran ateşli gençlere tiksinerek,korkarak ve küçümseyerek baktığına sıkça şahit oluruz,ben kişisi de orta-alt sınıf tiriviri burjuvası olduğumundan dolayı slogan atan bu "kollektif kalabalık" gürühu uzaktan izlemekle beraber onlara sempati duyduğumu,onlara özenden tırt gruba dahil bir birey olduğumu belirteyim. Kafalara takılan durum ise: düzeni,yaşamı ve hayatlarının kontrolünü kendilerinden alan sistemi değiştirmeyi arzuluyan benim gibi hevesli gençler her zaman yanlış hedeflere ve gereksiz amaçlara yönlendirilmesi. En son olarak yıllardır YÖK'e hayır diye kıçını yırtan arkadaşlar YÖK'ün neo liberal eş başkanlara karşı eğitimi uzunca bir süre savunduğunu ve bir çok boktan duruma engel olduğunu hiç bir zaman görmediler. Fakat bu canım gençler abilerinden öğrendikleri marşların anlamını bilmeyerek ezbere öten borazanları yıllarcı çalıp durdurlar...şimdi ise yök ün başına gerçekten yök'e nayır dedirtecek cinsten bir şahs-ı muhterem atandı. Beyaz fonda görünmeyen şeffaf iplerini de daha ilk günden makasla kesip koli bantla yapıştırdı ama tın tın yok. Para,tüketim ve beyin yıkama senfonisinde bütün aktörler köşelerine atanıyor. ve ne kadar boktan bi durum ya,yakınmaktan bile sıkılıyor insan, "ne kadar solcu ve soylu bir tavır a evet". sanıyorum karda yürümek iz belli ediyor,sükut altındır hafız..