Çarşamba, Kasım 28, 2007

Cebimde Potansiyel ?

Çok kişilikli kişiliksizleştirilmelere rağmen çok bölümlü ve çok uluslu kültür emperyalizmiyle yoğrulmuş kütlede yanan varlığın kafaya,ruha ve kendiliğine zerk ettiği varoluş olgusu ve evrendeki yerini sorgulama ihtiyacığıyla yazılıyor bütün bu satırlar. Kendini ortaya koymak orta malı olmaktan güzel şey yok belki de, insan bilinmek istiyor,gösteriyor ama elletmiyor a evet,herkesin biraz tapılası geldi,zaman yakışmıyor bizlere. Kendi kurduğu oyunlara derin anlamlar yükleyerek sahneye fırlayan başarılı oyunculardan biri olabilenzi.Fakat geride bırakılan izlerin yok olacağını bilmenin getirdiği saçma sapan bir maske var herkeslerin yüzünde,anlamsızlığı bildiği halde herşeye devam etme gücünü kendi içinde bulabilmek, nayır nolamaz nihilist bir bok mu oluyorum yoksa,e herhalde, aslında sabit fikirli sabitliliklerle beraber gelen kendine güvenle yanan ruh durumlarında insan daha başarılı oluyor hayatta ama işte hangi hayat,hangi ruh,hangi inanç,hepsi eğilip bükülüyor,sevgi, duygu...kendimle...ulussuz,sınırsız,duygusuz boş beyinli bir tüketici kitlesinin içinde çifte emperyalizmle birbirini yok eden tek bir ulusun çift taraflı yüzünün içe bakan kısmında sırıtıp duran; her boku gören ama hiçbirşeyi düzeltmeyen sözüm ona şehirli küçük burjuvalıktan istifa etmek için başvurulacak bir kurum arıyarak sevimli olunabilir.

Felaket marşlarından bir guble daha sunduk sizlere.Gerçeği haykırmak sadece onu görüp de bir şekilde sonunda umursamayacak insanların sayısını arttırmaktan fazla bir şey yapmamakta,herkes kendi kapısının önünü süperse

Pazar, Kasım 04, 2007

Kalbin Cephanesi

Tembel blogırın alıntı yapanı caizdir,,şimdi okuyup "banane sie lan" diyeceksiniz diyin,valla diyin bak... 31 ekim tarihli doğan medyanın gülü bülbülü milliyet gazetesinden alınmıştır::

:::::
Yeniden kerteriz alalım!

"Bu gürültüde edecek söz kaldı mı?" diye düşünüyordum. "Bu kan çanağında ne söylenir şimdi?" diye soruyordum. Haksızlık ediyorum oysa. Neler neler var söylenecek. Hâlâ. İnadına. İnattan.
Söz, Antalya'da. Antalya Serbest Bölgesi'nde. Novamed kadınlarında. 81 kadın işçi, geçen yıl 26 Eylül'de başlayan grevlerini sürdürüyorlar. "Bize insan gibi davranacaksınız" diye söze başladılar bir yıl önce. Gece gündüz, yağmur çamur, grev çadırlarında nöbet tutup aslanlar gibi direndiler. Bir yılda neler neler oldu bu ülkede, hiç sektirmeden her gün direndiler.

Orda, kadınlar var uzakta!
Novamed GMBH, Fresenius Medical Care, tüm dünyada diyaliz sektöründe; diyaliz cihaz ve malzemeleri üretiminde dünya pazarının büyük bir bölümünü elinde bulunduran çokuluslu bir şirketin Türkiye'deki fabrikası.
İki yıl öncesine kadar şunları yaşıyorlardı:
Günlük çalışma sırasında işçilere 15 dakikalık tek bir mola ve 25 dakikalık yemek arası veriliyor. İşyerinde yemek servisi yok, çalışma saatlerinde ve servis aracında dahi işçilerin birbiriyle konuşması yasak. Hatta, kadınların kimyasal maddelerden korunması için maske takmalarına bile izin yok. Çünkü konuşabilirler!
Kadın işçilerin evlenmek için fabrika yönetiminden izin almaları gerekiyor. Evli kadınlar yönetimin belirlediği zamanlarda hamile kalıp çocuk doğurmak için sıraya girmeye zorlanıyorlar. Buna uymayan işini kaybediyor.

İsyanlar başlasın!
Novamed'in kadın işçileri bu çalışma koşullarına isyan ediyor ve iki yıl önce Petrol-İş sendikasında örgütleniyorlar. Hayatlarında ilk kez sendikalı oluyorlar. Hamile kadınların gece vardiyasında çalışmasının yasadışı olduğunu mesela, ilk o gün öğreniyorlar. İnsan olduklarını öğreniyorlar, insan gibi yaşamaya hakları olduğunu.
O günden başlayarak yavaş yavaş, tırnaklarıyla haklarını almaya başlıyorlar. Ama sendika, 19 Nisan 2006 tarihinde toplu sözleşme yapma yetkisini almasına rağmen Fresenius-Novamed yönetimiyle uzlaşamıyorlar.
Neden? Çünkü fabrika yönetimi sendikayı istemiyor. Kadınlar da inat değil mi!- sendikalarını bırakmıyorlar. Çünkü kazandıkları hakları güvenliğe almak istiyorlar. Sadece kendileri için değil çünkü, başka kadınlar, kendi kızları için mücadele etmişler bunca zaman, bunu yedirmek istemiyorlar. Haklılar.

Kalbin cephanesi
İşte bu yüzden 1 yıl 2 aydır grevdeler. Dahası var:
Pek yakında işverenle masaya oturacaklar. O masadan ne çıkar, ne kazanırlar, göreceğiz. Ama bana sorarsanız zaten kazandılar. Başka ülkelerin başka kadınları (gazetelerde pek göremediniz bunları ama) gelip Antalya'ya onlarla birlikte grev çadırlarında nöbet tuttular.
Avrupa Birliği'nden üretici firma için kınama kararı çıkarttılar. Yoksul, kaybedecek bir şeyi olmayan, kalplerinden başka cephaneleri olmayan seksen iki kadın, koca koca patronları masaya oturmak zorunda bıraktılar. Ama en önemlisi şu:
İnsan gibi yaşamak için direnmeyi öğrenen insanın kafasından bu bilgiyi ne yaparsanız yapın kazıyıp çıkaramazsınız. Hele kadınlar, bir kere inandılar mı inandıkları şeyi öldür Allah çekip onlardan alamazsınız.
İnsanlar bir kere insan olmayı öğrendi mi bunu asla unutturamazsınız.
Ve bu kan çanağında, sağ olsunlar, hâlâ insanlığın gerçek hayali için, eşitlik, adalet ve özgürlük için direnenler var, bize hatırlattılar. Kerterizimiz bu kadınlardır ve ezilmeye onlar gibi direnebilenler. Sağ olsunlar.

Ece Temelkuran

:::::

Hükumet Vatandaşı Limon Gibi Sıkıyor



"Senseofhumour" a bir eksi daha,biz facebuk tan çıkmayalım,işler tıkırında,iyiler gidiyor