Pazartesi, Haziran 02, 2008

Pazar, Haziran 01, 2008

AŞK OYUN DEĞİL

Sanal mecralardan gerçekliğe doğru süzülen beynin kendini hapsettiği odalarda pencereden pencereye aradığı kurtuluş umudunun ışığını hep yeni bir şeyler tüketerek zihnin kıvrımlarında sindire sindire kendinden bi-haber hallerde arandığını görerek naçar pozisyonlarda santraforluk filan yapmaktayız. Depresyonumuz o kadar erdemli ve kaliteli yaşanmalı ki insanların da size saygısı o kadar artmalı n’est pas ?, Hüznümüzün resminde sigarayı kavramış bir el ve hafifçe bükülmüş bir bilekle, uzaklara dalmış gözlerden serzeniş seremonileri o evet ! Hayatın şaka kaldırır yanı yok herhalde? Yalnızlığın, kendiden bir haberliğin ve kararsızlığın da oluru yok. Kararsızlığa mühürlü zihinler hayatın kendini istiyor ama farkında bile değil. Dile pelesenk kıvamında “altbilinç” söylemlerinden kendimize de pay çıkaralım: Öncelikle insanlar belirleniyor ki birileri birilerini etkilesin, birileri birilerini tanısın, birileri birilerini “SANSIN” sanılgılardan çıkarımlar, çıkarımlardan özdeşleştirilmiş iç bükümlü sevgiler yeşersin. Sanal aşk ne güzel, birçok insandan hoşlanıyor herkes, safi cinsellikten ziyade karakter denizi gibin: , burası bir etiket deposu, biz de cicili bicili ürünleriz oh la la, tam da böyle bir şey. Nihilist dayı sen çok yaşa!

Ama hissiyat ve hakikatın kendisi sanal gerçekliğin ağır yüküyle gerçek kesitten sahneler sergilemekte. -Trajikomik diyerek anlamı kuvvetlendireyim- . – Hanım koş komşunun oğlu yine depresyona girdi- Bazen gibi geliyor bana yoksa şüphen mi var:

Göte giren aşk-ı memnu mu yoksa hayat mı?
Dost dost diye nicesine sarıldım yoksa hepsi yalan mı?

günün spesyali - ajda pekkan - aşk oyun değil

Altta duran not: Joy Division o sandığınız şeyin ta kendisi.